Story Onaylayan CEO
Ne oldu da böyle oldu?
Pazarlama araştırmalarının içinde kaybolan, yıllık stratejiler, içgörüler, büyük büyük planlamalarla boğuşan pazarlama yöneticileri bir anda nasıl da CEO peşinde story onayı almak için çabalayan insanlara dönüştüler?
Ne oldu da o geçmişin büyük kampanyaları, büyük reklamları, doğrudan tüketicinin, hedef kitlenin sahip olduğu içgörülerden beslenen, ayakları yere basan stratejilerle yoğrulmuş fikirlerin yerine bir anda “X markanınki gibi iş istiyoruz” “Biz de bundan yapalım” biz de şu influencer’la çalışalım basitliğine geçiş yaptık?
2010’ların ortasında Türk pazarlama ve Reklamcılık sektörü büyük bir kırılma yaşayarak bugünlere kadar uzanan bir sürecin içine girdi. Bir kısım yaratıcı insan çeşitli sebeplerle kendilerine yurt dışında Yeni Bir Hayat kurma telaşına düşmüşken diğer bir kısım ise tümüyle sektörden el ayak çekerek kendilerine Ege sahillerinde Bol antidepresan takviyeli huzurlu bir yaşam arayışına girdiler. Üstüne gelen ekonomik sıkıntılar ve jenerasyon geçiş problemleri de tuz biber oldu. Tüm bunlar Türk Pazarlama ve Reklamcılık sektöründe birçok sektörde olduğu gibi ciddi bir sorunu beraberinde getirdi. Kültür ve Deneyim Aktarımı Problemi.
Birçok iş kolunda olduğu gibi pazarlama ve reklamcılıkta da yönetici ve deneyimli insanların alttan gelen yeni çalışanlara kültür aktarımında bulunması ve mesleğin inceliklerinin öğretilmesi durumu okul sıralarında pek de öğrenilemeyen şeyler barındırır. Bu deneyim aktarımı hem geçmiş deneyimlerden, işlerden öğrenilir hem de mevcuttaki iş akışında deneyimli insanların ve yöneticilerin önderliğinde alttan gelen yeni çalışanların işlere dahli ile gerçekleşir.
Peki siz bu aktarımı keserseniz ne olur?
“Story’i çıktık mı?”
Bu durumda pazarlama yöneticilerinin gündelik, sabun köpüğünden farksız pazarlama faaliyetlerinin içinde kaybolan, pazarlama bütçesinin içinde tek bir pazar araştırması, stratejik bir çıktı için ayrılan bütçesi olmayan, herkesin kendi işi hakkında fikri hatta daha kötüsü yetkisi olan kişilere dönüşmesi kaçınılmaz.
IPSOS’u Diş Macunu, GFK’yı Futbol Takımı Sanan Ekip
Pazarlama ya da reklamcılığın ortaya karışık, eğlenceli bir iş gibi görülmesi kuşkuşuz birçok farklı disiplinde eğitim almış, farklı departmanlarda çalışan insanların da ilgisini çekmesi çok olağan.
Fakat bu ilginin “Aslında ben de pazarlama istiyorum.” “Benim de yaratıcı işlere ilgim var.” cümlelerinin süslediği kariyer değişim sinyalleriyle aksiyona dönüşmesi, başlarda bu alana yeni soluk getirecek bir şey gibi görülse de zamanla markanın, ajansların ve diğer çalışanların soluklarını kesecek, onların yaşama karşı olan bağlarını koparacak bir İK politikası olarak görülmelidir.
Sorumluluğum Çok, Yetkim Yok
Doğru şekilde gerçekleşmeyen o kültür aktarımı, pazarlama yöneticilerinin zaman içinde yetkisizleşen ama sorumlulukları çok olan çalışanlara dönüşmesine yol açtı.
Juniorlar ve biraz daha tecrübeliler ajanslarına, orta düzey yöneticiler alttaki ekibine, CMO’lar departmanlarındaki yöneticilere ve tabi ki genel müdürler, CEO’lar da CMO’larına, direktörlerine güven duymayınca story onaylama zincirleri kurulmaya başlandı. Dünya Masif Ahşap Övme Günü’ne özel hazırlanan postlar, storyler elden ele, mailden maile dolana dolana CEO’nun önüne, oradan tekrar imece usulü ajansın göbeğine konar oldu. Ve kimse de ben bunlarla neden uğraşıyorum deme cüretini göstermeden, bir anda gündelikçi bir pazarlama elemanına dönüştü.
PEKİ AMA NE YAPILMALI?
Onu da birlikte tartışalım.